Kız ve Erkek Çocuk Ayrımı İki Farklı Aile Tablosu

Bir çocuğun kişiliği, doğduğu anda değil, hatta anne karnındayken ailenin ona yüklediği anlamlarla şekillenmeye başlar. "Kız mı, erkek mi?" sorusuna verilen tepkiden, odasının rengine, oynayacağı oyuncaktan gelecekte seçeceği mesleğe kadar her detay, ebeveynin tutumlarıyla belirlenir. Bu yazıda, çocuk yetiştirmede sıkça karşılaşılan iki zıt aile modelini (geleneksel kalıplarla hareket eden B Ailesi ve eşitlikçi yaklaşan A Ailesi) inceleyerek, bu tutumların çocuğun geleceğine nasıl yön verdiğini göreceğiz.

B Ailesi: Kalıplara Sıkışmış Bir Yaklaşım

B Ailesi'nde baba, cinsiyet haberini aldığında "keşke erkek olsaydı" diyerek hayıflanır. Çocuklar doğduğunda dünya, "pembe" ve "mavi" olarak ikiye ayrılır. Kızlar bebekle, erkekler arabayla oynamaya zorlanır. Büyüdükçe bu ayrım daha da keskinleşir: "Erkek adam ağlamaz", "Kız kısmı elinin hamuruyla erkek işine karışmaz". Sonuçta, erkek çocuklar duygularını bastıran, kendini aşırı önemli gören bireylere dönüşürken; kız çocuklar kendini değersiz ve güçsüz hisseden, sadece ev işleriyle tanımlanan bireyler haline gelirler.

A Ailesi: Birey Odaklı ve Eşitlikçi Yaklaşım

A Ailesi'nde ise cinsiyet değil, "sağlıklı bir evlat" olması önemlidir. Oyuncakların veya renklerin cinsiyeti yoktur; bir erkek çocuk bebekle oynayarak şefkati, bir kız çocuk arabayla oynayarak mekaniği öğrenebilir. Ergenlik döneminde her iki çocuğun da duyguları dinlenir, korkuları paylaşılır. A Ailesi, çocuklarını "kız" veya "erkek" olarak değil, birer "birey" olarak yetiştirir. Bu ailede yetişen çocuklar, özgüvenli, hayır diyebilen ve kendi kararlarını alabilen yetişkinler olurlar.

Geleceği Şekillendiren Tutumlar

Bu iki tabloyu "iyi" veya "kötü" diye etiketlemekten ziyade sonuçlarına bakmak gerekir. B Ailesi'nin çocukları, öğrendikleri kalıpları kendi kuracakları aileye taşıyarak döngüyü devam ettirirler. A Ailesi'nin çocukları ise, hayatı paylaşan, eşine destek olan ve toplumsal cinsiyet rollerinin ötesinde insani değerlere odaklanan bir nesil yaratır. Unutmayalım ki, bir işin "kadın işi" veya "erkek işi" olması bir yanılsamadır; önemli olan sorumluluk bilinciyle hayatı omuzlamaktır.

Sonuç

Çocuklarımızı belirli kalıplara hapsetmek yerine, onların potansiyellerini özgürce gerçekleştirebilecekleri demokratik bir ortam sunmalıyız. Çünkü mutlu ve sağlıklı bir toplum, ancak kendini değerli hisseden bireylerle mümkündür.